
“Müzik insan hayatına ne zaman dahil oldu” diye geçmişe baktığımızda görüyoruz ki, dil henüz oluşmamış, gelişmemişken dahi müziğin temeli atılmış ve o hayatımızdaymış. İlk insanlar kemik, sopa gibi nesneleri birbirine vurarak ritmik sesler çıkararak doğaya hâkim olmaya, korkularını dindirmeye ve hatta belki aralarında iletişim kurmaya çalışıyorlardı. Bugün artık eğlence sektörünün bir parçası olan müzik, aslında bu amaçla ortaya çıkmadı yani. Yine eskilerden örnek vermek gerekirse, müziğe fazlasıyla önem veren Antik Yunan’da, makamların insanları farklı şekillerde etkilediğini fark ettiler ve tedavi amaçlı müziği kullandılar. Hatta bu etkinin gücünün ne denli büyük olduğunu gören Platon, savaşçıların ve toplumun üzerindeki olumsuz etkisi yüzünden bazı makamları yasaklamıştı, sadece olumlu etkisi olan makamlara izin veriliyordu.
Yıllar geçti, psikoakustik gelişti ve müziğin insan beyni üzerindeki etkisi bilimsel olarak araştırılmaya başlandı. Hayvanlar üzerinde sesin nasıl bir etkisi olduğuna dair edinilen ilk fikirlerse, hayvan davranış bilimcisi Dr. Deborah Wells’in araştırmalarıyla yol kat etti. Wells Kuzey İrlanda ve San Francisco’daki hayvan barınaklarında araştırmalar yapmaya başladı ve farklı müzik türlerinin hayvanların ruh hallerini nasıl etkilediğini gözlemledi. Klasik müziğin stresli ve gergin köpekler üzerindeki yatıştırıcı ve sakinleştirici etkisini gördüler. Rock müzik ise onlardaki gerginliği arttırıyordu. Köpeklerin de insanlar gibi bir müzik zevklerinin olduğu sonucuna varıldı.
Peki insanlar için yapılan müzikleri köpeklere dinletmenin ötesinde, sadece köpekler için müzik yapılsa? Şimdi sıra biyoakustiğin, yani hayvanlarda ses algısının incelemesine dair yapılan bilimsel araştırmaların gelişmesine gelmişti. Bu fikirle psikoakustik uzmanı Joshua Leeds ile piyanist ve hayvan sever Lisa Spector bir araya geldi. Kulak Burun Boğaz uzmanı Dr. Alfred Tomatis’in ünlü tomatis metodunu, yani duyma-dinleme teorilerini baz alarak başladılar işe. Köpeklerin sinir sisteminin kolaylıkla özümseyebileceği “basit ses kullanma” fikrini araştırdılar. İdrak edilmesi kolay olduğu için klasik ve romantik formda karar kıldılar. Bu tür müzikler aktif dinleme yerine pasif dinlemenin gerçekleşmesine izin verdiği için tercih edildi. Yüksek frekans sinir sistemini uyandırırken, düşük frekans sakinleştirir, bu sebeple de düşük frekansları kullandılar müziklerinde. Veteriner Dr. Susan Wagner ise birçok hayvan barınağında, veteriner kliniğinde bu müziğin test edilmesini sağladı. Wagner, psikoakustik olarak tasarlanan klasik müziğin köpeklerin rahatlamasını ve uykuya dalmalarını kolaylaştırdığını gözlemledi. Ortaya bir sonuç daha çıkmıştı ki bu sanırım en önemlisi; bu müziğin köpeklerdeki kaygılı davranışı iki kat daha azalttığı fark edildi. Through a dog’s ismiyle araştırdığınızda, köpekler için tasarlanmış, test edilmiş ve mükemmel sonuçlar elde edilmiş bu müziklere ulaşabilirsiniz. Kediler için de benzer sonuçlar elde edilmiş. Hatta onlar için de ayrı bir serileri var.
Evden çıkarken yalnız kalan köpeğimiz, kedimiz için müziği ya da televizyonu açık bırakmak sıklıkla kullanılan bir yöntemken, araştırmalar ışığında ve birçok verinin sonucunda bulunmuş, onlar için yapılmış bu en doğru müzikleri de kesinlikle denemelisiniz. Peki biz Pozitif Köpek Eğitmenleri, eğitimlerimize müziği nasıl dahil edebiliriz? Bunu nasıl yaparsak özellikle kaygı sorunları olan köpeklerle çalışırken işleri hem onlar hem de bizler için daha kolay kılabiliriz?
Victoria Stilwell, köpeklerle çalışırken müzik terapiyi sıklıkla uygulayan, konumuz açısından öncü bir isim. Canine Noise Phobia adında kullandığı çalışma cd si var örneğin. Aktif dinleme ve pasif duyma temel alınarak hazırlanmış bir müzik serisi. Köpeklerin sevdiği ve onları sakinleştiren müziği yani biyoakustiği, köpeklerin tehdit olarak algıladığı seslerle birleştirerek, daha önce aktif olarak duydukları sesi aşamalı bir şekilde pasif olarak duymalarını sağlıyor. Olumlu çağrışımların eşlik ettiği bir ortamda, örneğin köpeğinizin sevdiği bir oyunu oynarken, ona rahatlatıcı bir masaj yaparken ya da sadece birlikte sakince uzanırken bu müziğin ortama dahil edilmesi ve bu çalışmanın yeteri kadar tekrar edilmesi sonrasında, köpeğiniz daha önce olumsuz reaksiyonlar verdiği seslere karşı duyarsızlaşıyor. Yavru köpeklerle yaptığınız bu çalışma ise, köpeğinizin tüm bu sesleri doğal ve sakin karşılamasını, her türlü rahatsız edici sese alışkın olarak büyümesini sağlıyor.
Bu örneklerden sadece biriydi. Belki başka bir yazıda tekrar ele alırız bu konuyu. Hatta kesinlikle almalıyız zira doğru davranış değiştirme terapileriyle birlikte kullanılan müzik terapiyle, çok başarılı sonuçlar elde ediliyor köpekler üzerinde. Biz hala; köpeğe karşı uygulanan şiddetin tanımının doğru yapılması için uğraşırken, işkence tasmaları köpek eğitiminde kullanılmamalı fikrini benimsetmeye çalışırken, köpek eğitimine dair dünyadaki gelişmeleri takip etmekte zorlanıyor, buna vakit ve enerji bulamayabiliyoruz ama o vakti ve enerjiyi yaratmalıyız ki ilerleyelim, sadece bu güzel gelişmelerden bahsedebileceğimiz günler çabuk gelsin.
Bu makale, StarDogs Eğitimciler Akademisi mezunu Pozitif Köpek Eğitmenlerimizden Hande Yapıcı (Pozitif İzler Akademisi) tarafından kaleme alınmıştır.
Instagram: @pozitifizlerakademisi
Twitter: @pozitifizler
[email protected]