Köpekli Hayata Başlamak


Pek çok insan o ilk adımı atarken ne kadar ciddi bir karar verdiklerinin farkında olmasa da, “köpekli hayata başlamak”, aslında üstünde uzun uzun düşünülmesi gereken, bu kararı verecek kişinin/ ailenin o sorumluluğu taşımaya hazır olduğundan emin olması gereken çok ciddi bir dönüm noktasıdır.
Elbette bunun en önemli sebebi, konuya kendi isteği ve tercihi dışında katacağımız köpeğin de bir “canlı” olmasıdır. Biz o kararı çok düşünmeden verip, ardından “Yok, yapamıyorum… Bir köpekle yaşamak bana göre değilmiş!…” dediğimizde, vazgeçtiğimizde, onu aldığımız yere geri götürdüğümüzde, eşe dosta “devretmeye” çalıştığımızda, -hatta belki de en beterini yapıp- sokağa ya da barınağa terk ettiğimizde, biz ertesi gün hayatımıza hiçbir şey olmamış gibi devam etsek de, onun hayatına telafisi çok zor, belki de hiç mümkün olmayan derin bir yara açmış oluruz.
Sahiplendiğiniz Köpek Ailenin Bireyi Olur
Bir köpek sahibi olmak, gerçekten o canın kıymetini bilenler için “aileye yeni bir bireyin katılması” gibidir. Hele hele evimize gelen bu yeni birey bir de henüz 2 aylık bir yavru ise, onu büyütmek için de tıpkı bir bebek sahibi olmuş gibi bolca emek, zaman ve sabır gerekecektir. Örneğin, nasıl ki bir insan evladı doğar doğmaz tuvaletini tutma becerisine sahip değilse, bir minik yavru köpek de aynı şekilde bu beceriden yoksun doğar, kaslarını kontrol etmeyi öğrenmesi zamanla olur. Dolayısıyla şirin suratına, ıslak burnuna, yürümeye çalışırken yalpalamasına âşık olduğunuz o minik tüy yumağını eve getirirken, sonraki birkaç ay “bebek büyütür gibi” uykusuz geceler geçirmeniz gerekeceğini bilin. Ona sizinle huzurlu ve keyifli bir yaşamı paylaşmak için ihtiyacı olan temel bilgileri öğretmeye, sabahları her zamankinden erken kalkmaya, akşamları “evde o var” diye erkenden eve koşmaya, onu hava-zaman faktörünü önemsemeden ilk birkaç ay daha sık, sonrasında da her gün en az iki kez dışarı çıkarmaya, eskiden yalnız kendinize ayırdığınız zamanın çoğunu artık onunla bölüşmeye, emek harcamaya, tolerans göstermeye, öğrenme sürecinde başınıza gelebilecek halınızdaki çiş, mobilyanızdaki diş izi gibi ufak tefek kazaları hoş görmeye de hazırlıklı olun.
Evet, başlangıç aşaması her başlangıçta olduğu gibi burada da biraz zor, hatta kimi zaman epey sancılı geçebilir. Çünkü şöyle bir düşünün: doğal yaşam ortamı “ev” olmayan bir canlıyı, sizin kurallarınızla, size ait ev ortamında yaşamaya zorluyorsunuz. Üstelik o sizin gibi “insan” olmadığından, doğuştan gelen bazı içgüdüleri, köpek dünyasına ait alışkanlıkları, hatta kendi hijyen kuralları var. Mesela o kurallardan biri der ki: “Uyuduğun ve yemek yediğin alana en uzak yeri bul, git tuvaletini oraya yap.” Dolayısı ile gayet rahat bir şekilde, hatta kendi kurallarına göre doğru şeyi yaptığından da gayet emin olarak gidip salonunuzda yatağını ve mamasını koyduğunuz köşenin karşı köşesini “tuvalet” olarak seçebilir. Tam da orada sizin çok kıymetli baba yadigârı antika bir halınızın olması onun için hiçbir şey ifade etmez. Hatta üstelik bir de tuvalet eğitimi için ped kullanıyorsanız, zaten ona göre yeri de doğru olan halınızı “tam üstüne tuvalet yapılabilecek dokuda bir malzeme “olarak görecektir… Siz nasıl ki o veya bir başkası istemediğiniz bir şey yaptığında kendinizi tutamayıp konuşuyor hatta söyleniyorsanız, o da siz onun istemediği bir şey yaptığınızda, ya da size bir şey anlatmaya çalıştığında, derdini anlayın diye ısrarla havlayacaktır. Duruma bir de onun gözüyle baktığınızda, hele siz de ona henüz başka bir yol göstermediyseniz ve ondan ne beklediğinizi anlayabileceği şekilde anlatmadıysanız, bu yaptıklarını yapmasından daha doğal ne olabilir ki?…
Doğru Zaman Doğru Metot: Pozitif Eğitim
İşin zorluklarını art arda sıraladıktan sonra şimdi size iyi bir haber: köpekler insan yavrusundan daha hızlı büyür, daha hızlı öğrenir. Yani başta gereken emek, zaman ve sabrı ona ayırırsanız, özellikle 2-4 ay arasındaki kritik sosyalleşme dönemini iyi değerlendirirseniz, öğrenmenin çok aktif devam ettiği sonraki iki ayı da boşa harcamazsanız, bu birkaç aylık yoğun çabanızın sonucunda köpeğiniz 6-7 aylık olduğunda “sizinle ortak bir iletişim dili geliştirmiş, sizi anlamaya, kendi derdini de daha rahat anlatmaya başlamış, evinizin kurallarına alışkın hale gelmiş ve sizi adeta hayatının merkezi olarak gören” bir can dosta sahip olabilirsiniz. Yalnız lütfen şunu unutmayın: bu süreç olayları yalnızca doğal akışına bırakmakla kendiliğinden bu şekilde kusursuz gelişemez. Köpek yalnızca sizi izleyerek sizin doğrularınızı, yapması gerekenleri, ondan ne beklediğinizi öğrenemez. Ona hiçbir şey öğretmeden ondan her şeyi doğru yapmasını beklemek lüksüne de asla sahip değilsiniz. Yapmanız gereken, onunla birlikte “doğru zamanda, doğru uzmanlardan destek alınarak yapılan, doğru metotlar kullanılarak uygulanan” bir eğitim programına katılmaktır. Doğru zaman, “en geç” köpeğin eve geldiği ilk gün, doğru metot ise köpeğin sizden ayrılmadığı ne fiziksel, ne psikolojik hiçbir şiddet ve ceza içermeyen, sizin yapmanız gerekenleri öğrenip kendi köpeğinizi eğittiğiniz ve aslında bu öğrendiklerinizi hayat boyu uygulayıp, eğitimi sürekli bir basamak yukarıya taşıyabildiğiniz “pozitif eğitim”dir.
Köpek Sahiplenmeye Gerçekten Hazır mısınız?
Doğru köpeği seçmek, doğru eğitimi vermek, köpekle yapılabilecekler, asla yapılmaması gerekenler… Bunların hepsi ve daha yüzlerce konu başlığı ayrı ayrı üstünde konuşulması gereken maddeler. Zaten bu maddelerin hepsini sırası geldikçe uzun uzun konuşacağız, yazacağız. Ben bugün yalnızca “o ilk kararı verme” anına odaklanmak istiyorum. Çünkü henüz bir köpeğin sorumluluğunu üstlenmeye hazır olmayan bir kişinin köpek sahiplenmesi, diğer tüm konu başlıklarını anlamsız kılan çok büyük bir hatanın ilk adımı oluyor. Lütfen bir köpeği evinize getirmeden, ailenize katmadan önce çok iyi düşünün. Eğer onunla yaşamanın sorumluluklarını taşıyamayacaksanız, ona güvenli bir yaşam alanı, sağlıklı bir yaşam, düzgün beslenme, doğru eğitim ve ihtiyacı olan ilgiyi, zamanı ve en önemlisi sevgiyi veremeyecekseniz, hiç dokunmayın. Bırakın, bunları sağlayabilecek birinin evinde, daha güzel bir yaşamı olsun. Siz onu alıp sonra vazgeçtiğinizde, belki en çok “hatırlayınca duygusallaşacağınız” birkaç anınız kalıyor, onlar da zamanla körelip gidiyor. Oysa o sizin evinize gelip birlikte yaşamaya başlayınca orayı yuvası, sizi de ailesi olarak görüyor. Ona önce sizinle bir hayat sunup sonra aniden elinden aldığınızda, onun için bir daha asla hiçbir şey eskisi gibi olmuyor, olamıyor…
“Denerim, olmazsa başkasına veririm” cümlesi, köpek sahiplenme aşamasındaki hiçbir insanın asla kurmaması gereken çok yanlış, çok bencilce ve çok egosantrik bir cümledir. Kafasında en ufak bir şüphe kalan herkes, sonradan vazgeçme ihtimalini ortadan kaldırabilmek için bu sahiplenme kararından hemen o anda vazgeçmeli, ya da en azından zihni iyice netleşip o canı yaşadığı sürece asla terk etmeyeceğine emin olana dek ertelemelidir. Zira onu -nedenini asla anlaması mümkün olmayan bir şekilde- terk ettiğinizde, hemen her köpekte “terk edilme korkusu” başlar, sonra tekrar yuva bulsa bile o yeni evinde de hep “ya onlar da beni terk ederse?” korkusuyla yaşar, yalnız kalamaz, ağlar, strese girer, kendine ve çevresine zarar verir, hatta bu sıkıntı kimi zaman o kadar ileri boyutlara çıkar ki, belki sizden sonraki yeni ailesi bu huzursuz durumla baş edemez, farkında olmasanız da o köpek aslında “sizin yüzünüzden” bir kez daha “terk edilir”… Her terk ediliş, yaşadığı travmayı katlayarak büyütür, o bir zamanlar görüp âşık olduğunuz şirin, oyuncu tüy yumağı, gün be gün huzursuz, mutsuz, dolayısı ile yalnız bir köpek olmaya, hiç hak etmediği kötü bir hayatı yaşamaya büyür…
Bir Köpek Ondan Sıkılınca Dolaba Kaldırabileceğiniz Peluş Oyuncak Değildir
Lütfen artık bu dünyanın yalnız bize ait olmadığını fark edelim ve can taşıyan her varlığa daha duyarlı yaklaşmayı öğrenelim. Yavru köpekler oynamamız için alınan bir peluş oyuncak, evin dekorunu tamamlayan bir biblo, habire hata yapıp silebileceğimiz bir yap-boz tahtası, o sorumluluğa hazır olmayan birine alınabilecek bir hediye ya da herhangi başka bir “şey” değildir… Onlar, ırkı, cinsiyeti, boyutu ne olursa olsun bu dünyaya “tertemiz” gelen, sonra maalesef içlerinden bazıları yanlış ellerde bilinçsiz insanların hatalı davranışları ile bozulabilen, kendi doğasında hiçbiri diğerinden daha iyi ya da kötü olmayan masum canlardır. Onu “bir köpek” olduğunu unutmadan ailenize katabilecek, evinizi açacaksanız, hiç durmayın, sevgi ile kucaklayın. Yok bu sorumluluğa henüz hazır değilseniz, o zaman yalnızca arada bir karşılaştığınız başkalarının köpeklerinin, ya da sokakta size yanaşıp azıcık sevginizi isteyenlerin başını okşamakla yetinin. Evinize de havlamayan, acıkmayan, tuvalet ihtiyacı olmayan, tüy dökmeyen, gezdirilmesi gerekmeyen bir peluş köpek alıp dilediğiniz gibi salonunuzun baş köşesine yerleştirin.
Sakın unutmayın: bir köpeği önce evinize alıp ailenize katar, sonra da sonucunu hiç düşünmeden vazgeçip terk ederseniz, belki de onu “öldürmüş” olabilirsiniz. O yüzden lütfen o ilk adımı atmadan iyice düşünün, doğru karar verin, sonra aldığınız sorumluluktan yarı yolda vazgeçip içinizi kemirecek “acaba ona ne oldu?” düşüncesinin vicdani ağırlığını ömür boyu omuzlarınızda taşımayın. Köpekle yaşamak çok ciddi bir sorumluluk, dolayısı ile köpekli hayata geçmenin ilk adımını atmak da bir o kadar önemli bir karardır. Lütfen mümkünse siz de köpek sahiplenmeye heveslenen tüm dostlarınızla ister bu yazıyı paylaşarak, isterseniz kendi cümlelerinizle dostça uyararak, bir kez daha düşünmelerini sağlayın. Gelin bundan böyle insanlara özgü bir bencillik ve sorumsuzlukla bir tek canın dahi harcanmamasına hep birlikte engel olalım!..
Mehveş İpek