Köpek Eğitmeni Olmak

Günümüz dünyasında insanlar artık hayatlarını statü, unvan, kurumsal hayat, mesai düzeni içinde boğularak ve sürekli rakamlar ya da insanlarla uğraşarak tüketmek istemiyorlar. Bunun yerine daha çok hobileri, keyif aldıkları konular, sanat, seyahat, doğa, yemek, bitkiler, hayvanlar gibi konularla uğraşmaya yöneliyorlar. Eskiden bu gibi konular genelde yalnızca “rutin iş” ve aileden artan zamanda “boş vakit” değerlendirme amaçlı hobi olarak görülürdü. Oysa bugün yaşam koşulları ve ihtiyaçlar değişti. İnsanlar kendilerine ve ilgi alanlarına zaman ayırmakta zorlandıkları her dakikası dolu kurumsal hayatlarda boğuluyormuş gibi hissediyorlar. Bu bitmek bilmeyen sürekli bir telaş ve koşturma hali, sanki artık herkesi biraz biraz hayatı sorgulamaya, “ne için yaşadığını” düşünmeye, yaşamın amacının yalnızca kira – fatura – kredi ödeyip yaşlanarak emekliliği beklemek olmaması gerektiğini düşünmeye iter oldu.

Benim de dahil olduğum 50 yaş üstü nesil için bu gibi konularla ilgilenmek eskiden genelde bir “emeklilik zamanı planı” idi. Oysa bugünün gençleri genelde kısa süreli kurumsal yaşam deneyimlerinin ardından çok daha hızlıca “hayattan istediklerinin bu olmadığını” anlamaya, bizim nesilden çok daha cesur karar verip hızla bu kararlarını uygulamaya başladılar. Hatta bazı gençler henüz eskinin gözde mesleklerinden birini öğrenmek üzere okurken bile bunu adeta “ailelerini mutlu etme süreci” olarak görüyor, okulu bitirip diplomayı anne – babalarına hediye ediyor, ardından da “mutlu ve özgür olacakları” başka bir işe yöneliyorlar.

GÜNÜMÜZDE ÇOK KİŞİNİN HAYALİ: KÖPEK EĞİTMENLİĞİ…

Özellikle de ülkemiz gibi ekonomik krizlerin bitmediği coğrafyalarda, bir de üstüne tüm dünyayı etkisi altına alan ve pek çok sektörü ağır biçimde yaralayan pandemi koşulları eklenince, ne yazık ki kurumsal yaşamın insan öğüten çarkı arasına sıkışmış yaşamlarda bu ağır fatura çoğu zaman “işten çıkartmalar” ile dengeleniyor, yani koşullar ağırlaşınca maaşlı çalışanların ve bakmakla yükümlü oldukları ailelerinin yarınları bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak birkaç sözcük ile belirleniveriyor…

İşte bu değişen tercihler, beklentiler, meslek seçimleri, yaşam modelleri ve çağın getirdiği zorunluluklar arasında bugün artık “köpek eğitmenliği” de oldukça fazla rağbet gören bir tercih olarak karşımıza çıkıyor. Evet, 20-30 yıl önce de köpek eğitmenleri vardı ama o zaman kullanılan metotlar da istisnalar olmakla birlikte bu çağdışı metotları kullanan eğitmenlerin profilleri de günümüzdekinden çok farklı idi. Zaten o yüzden biz henüz 2000’li yıllar başlarken -içinde ne fiziksel ne psikolojik en ufak bir şiddet ya da ceza barındırmayan- “pozitif eğitim” kavramını Türkiye’ye getirip ülkemizde ilk kez eğitmen yetiştirmek üzere Eğitimciler Akademisi olarak adlandırdığımız programı başlattığımızda oldukça yoğun bir ilgiyle karşılaştık. Bizim “Basında StarDogs” sayfamızda örneklerini görebileceğiniz gibi, zamanın gazetelerinde “yabancı dil bilen, üniversite mezunu köpek eğitmenleri yetişiyor” başlığıyla kaç kez haber olduk. Eskinin burun kıvrılan, kas gücüne dayalı, ceza üstüne kurulu ve ancak alaylı metotla öğretilen erkek egemen mesleği, ülkemizde de bir anda bu alanda çok gelişmiş bazı ülkelerdeki gibi bilimsel temeller üstüne kurulu, kas gücüne ihtiyaç duymayan, dolayısı ile kadın-erkek ayrımı olmadan yapılabilen, sürekli gelişmeye ve öğrenmeye açık, hatta dünyadan geride kalmamak için bunu zorunlu tutan bir akademik kariyer halini aldı.

Ne mutlu ki köpek eğitmenliği nerdeyse 20 yıldır ülkemizde de artık öyle eskilerin zannettiği gibi “başka bir iş yapamayan vasıfsız insanların mecburen yaptığı bir iş” değil. Tersine “her şeyi yapabilecekken, el attığı her konuda başarılı olabilecekken -hatta olmuşken-“ hayvanlarla çalışmayı tercih eden son derece yüksek vasıflara sahip insanların seçtiği saygın ve geleceği parlak bir iş. Bizim Akademi’mizden mezun eğitmen ekibimiz içinde doktorumuz da var, diş hekimimiz de mimarımız da mühendisimiz de finansçımız da sanatçımız da… Eğitmenliğe başlarken hepsi zaten iyi bir kariyere sahipti ama hayvanlarla iletişim kurmayı da öğrenmek istediler. Çünkü kendilerini en çok bunu başarmanın mutlu edeceğinin farkındaydılar…

İşte bu yüzden doğru kişilerin eğitmen olması için önce toplumdaki “eski ve kötü” eğitmen tecrübelerinin unutulması, tüm önyargıların çöpe atılması gerekiyor. Zira halen bazı gençlerin bu konudaki talep ve yönelimlerinin bazen aileleri tarafından desteklenmemesinin, hatta tam tersine karşı çıkılmasının, engel olunmasının en önemli sebebi, muhtemelen o ailelerin geçmişten kalan kötü “köpek eğitmeni” deneyimleri ve akabinde oluşan önyargılarıdır.

DİKKAT! TALEP ARTTIKÇA YANLIŞ ADRESLER DE ARTIYOR!

Bu noktada hemen bir uyarı yapmak istiyorum, zira ne zaman bir konuda fazla talep olmaya başlasa, ortamda hemen bunu bir rant kapısı olarak gören, “pastadan pay alayım” maksadı ile konuyla ilgili doğru ve yeterli bilgiye sahip olmadan o işi yapmaya kalkışan insanlar da fazlalaşır. Nitekim köpek eğitmenliği eğitimleri konusunda da geride kalan 20 yılda maalesef durum aynen böyle oldu. Hatta dahası, sektöre girdiğimizden beri geçen bunca yıl içinde bilinçlenen ve artık ne istediğini, eğitimden ne beklediğini bilen köpek sahipleri arttıkça, en başta uzun uzun anlatıp her bir köpek sahibini ikna etmek zorunda kaldığımız “pozitif eğitim”, köpek sahiplerince aranan, en baştan talep edilen bir kavram olmaya başladı. Ancak tabii akabinde bunu fark eden bazı fırsatçılar, “yöntemlerini gerçekte hiç değiştirmeden” bir ellerine ödül maması alarak, diğer ellerindeki boğma tasmaya aldırmadan kendilerine “pozitif eğitmen” demeye başladılar.

Evet internet hayatımızı çok kolaylaştırdı, evet bilgi çağındayız, evet doğru kelimeyi yazıp arayınca aradığımızı bulmak artık çok kolay gibi görünüyor… Ancak öte yandan, belki farkında değiliz ama, bulduğumuzun doğruluğunu ve gerçekliğini kontrol etmek gibi bir sorumluluk da yüklendik; zira ulaştığımız bilginin gerçekten aradığımızın karşılığı mı yoksa aldatmacası mı olduğunu bizden başka anlayabilecek bir mekanizma ne yazık ki henüz yok. Bu konuda tüm sorumluluk sizde: lütfen iyi araştırın ve size her söylenene, her gösterilene öyle sorgusuz sualsiz hemen inanmayın.

İLK SORMANIZ GEREKEN SORU: HANGİ METOT?

İşte tam bu noktada köpek eğitmeni olma hayali kuranların da mutlaka öncelikle tam olarak ne istediklerine karar vermeleri ve buna en uygun eğitimi veren yeri bulmak için biraz araştırma yapmaları gerekiyor. Sektörde artık 20., eğitmen yetiştirmekte ise 16. yılım dolmak üzere olduğu için, bu araştırmaya başlayacak olanlara kesinlikle ilk tavsiyem, tıpkı köpek eğitimi için araştırma yapanlara da söyleyebileceğim gibi, ilk soru cümlesinin asla “kaç para” olmaması gerektiğidir.

Siz eğer size verilecek eğitimin içeriğini, öğreneceğiniz metodun dünyadaki geçerliliğini, size öğretileceklerin bilimsel temeli olup olmadığını, içinde ne fiziksel ne de psikolojik şiddet – ceza kullanılıp kullanılmadığını, eğitim süresince ve daha önemlisi sonrasında da bir ekibin parçası olup kariyeriniz boyunca o ekipten destek alıp alamayacağınızı sorgulamazsanız, bu eğitim için ödeyeceğiniz bedeli öğrenmenizin hiçbir anlamı olmayacaktır. O sebeple köpek eğitmeni olmak için bir eğitim de arıyor olsanız, köpeğiniz için eğitmen de seçiyor olsanız, mutlaka ilk sormanız gereken şey “metot” olmalıdır.

Örneğin siz sırf ucuz diye size “boğma tasma kullanarak” köpeğe oturmayı, yatmayı öğretecek bir yerden eğitim alıp sonra “ben de eğitmenim” diye ortaya çıkarsanız ve bir gün bu işi İngiltere’de yapmak gibi bir hayal kurarsanız, çağdışı yöntemlerle uyguladığınız sözde eğitmenliğinizle İngiltere’de bir tek köpek bile eğitemezsiniz. Çünkü size burada “eğitim tasması” diye “yutturulan” o “boğma tasma, dikenli tasma, elektrikli şok tasma” gibi işkence aletlerinin İngiltere’de satışı da kullanımı da çok uzun süredir yasak.

PEKİ SİZ KÖPEK EĞİTMENİ OLMAYA UYGUN MUSUNUZ?

Köpek eğitmenliği, doğru kişilerin yönelmesi, doğru metotları doğru yerden öğrenerek kullanması, bu mesleği seçen kişinin kendisini sürekli geliştirmeye, yeni şeyler öğrenmeye, yabancı kaynakları takip etmeye açık olması gereken çok hassas bir konu. Çünkü bu mesleğin konusu cansız eşya değil, aynı dili bile konuşmadığımız bir diğer canlı.

Eğitimde fiziksel ya da psikolojik şiddet ve ceza yerine sevgi, sabır, emek, hoşgörü ve anlayışa inanıyorsanız, yaptığınız işte mutlaka bilimsel bir altyapı arıyorsanız, insan dahil tüm canlılarda benzer sistemde işleyen davranış bilimi, psikoloji konularına ilginiz varsa, eğitimin aynı mesleği yapanlar arasındaki gereksiz rekabetle değil keyifli ve paylaşımcı bir ekip çalışmasıyla en başarılı sonuçlara ulaşacağını biliyorsanız, doğru yerdesiniz! Bu tanıma uyuyorsanız o zaman kapımız size de sonuna kadar açık, buyurun gelin, siz de Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış ve her biri bağımsız olarak kendi işini yapmakla birlikte aynı ekibin parçası olmaya da devam eden mezunlarımız arasına katılın, çağdaş ve akılcı bir “pozitif köpek eğitmeni” olarak o güzel canların hayatlarına dokunun…

Yukarıdaki tanım size uymuyorsa, ben cezanın eğitimde mutlaka yeri olması gerektiğine inanırım, asıl olan köpeğin refahı değil “müşteri” kaçmasın diye sorunu ne pahasına olursa olsun hızlıca çözmektir, zaten “bir kereden de bir şey olmaz” düşüncesindeyseniz, köpeği baskılayarak, sindirerek, korkutarak bir şey yaptırmak ya da eğitim adı altında saldırgan hale getirmek sizi rahatsız etmiyorsa, o zaman lütfen öncelikle bizden uzak durun. Hatta mümkünse bu sektöre de hiç bulaşmayın, yapmakta olduğunuz işe emekli olana dek devam edin, ya da kendinize içinde “canlı” olmayan, eşya odaklı başka bir meslek seçin. Çünkü maalesef o kafalardan sektörde zaten fazlasıyla var.

Bizler, yani pozitif eğitime gönül verenler, yıllardır canları bu zihniyetin elinden kurtarmaya çalışıyoruz. O yüzden lütfen ya başlayacaksanız araştırıp doğru metotla başlayın, doğru bilgiyi yayan, yanlışla savaşan, insanları aydınlatıp hayvan refahı için uğraşan bilimsel ve çağdaş tarafta olun, ya da en azından yol yakınken bu hevesten vazgeçin, bari siz de yanlışa eklenip boşa kalabalık etmeyin ne olur…

Mehveş İpek