Önce “İnsan”ı Düzeltmek Gerek

Birkaç yıl önce internette dolaşan bir hikaye okumuştum, tarihini veya ilk yazanı hatırlamıyorum, aklımda yanlış kalmadıysa yazan kişinin adı belirtilmemişti yollanan iletide de..Ancak verdiği mesaj çok anlamlıydı ve okuduğum anda zihnime bir daha asla silinmemecesine kazındı…Sizlere de bana olduğu kadar çok şey ifade etmesi ümidiyle, katıldığımız her seminerde, yaptığımız her konuşmada mümkün olduğunca çok kişiyle paylaşmaya çalıştığım bu öyküyü sizlere de aktarmak istiyorum:
Okuldan eve dönen meraklı, afacan ve bir o kadar da akıllı bir çocuk, sürekli babasına sorular sormakta, işten eve yorgun gelmiş ve günün stresini atmak için biraz dinlenip gazete okumaya çalışan adamcağızı bir türlü rahat bırakmamaktadır. Baba önce kestirme yanıtlarla çocuğu -aslında çok da dinlemeden- oyalamaya çalışır; ama bakar ki soruların ardı arkası kesilmiyor, çocuk bir türlü durmuyor, gazetede gözüne ilişen kocaman bir dünya resmini yerinden koparır, küçük küçük parçalara ayırır, çocuğun önüne döker..”Al bakalım” der, “sen tüm parçaları önce bir birleştir, şu dünyayı bir düzelt, bitirdiğinde bütün sorularına yanıt vereceğim, söz..”
Gazetesini tekrar eline alıp, rahat rahat koltuğuna yerleşirken bu dahiyane fikriyle gurur duymakta, “şimdi onun bu işi bitirmesi saatlerini alır, ben de bu arada rahat rahat gazetemi okurum” diye keyifle gülümsemektedir..
Fakat o da ne?..Daha aradan beş dakika bile geçmeden çocuk sevinçle bağırıp babasını yanına çağırır: “Baba, koş gel..bak dünyayı düzelttim!…”
Baba inanmaz, hatta kızar da hafiften..”Yumurcak aklı sıra dalga geçiyor benimle” der, “mümkün mü hiç bu kadarcık zamanda yapıp bitirmesi?..”
Haklı olduğuna inanmanın verdiği güçle çocuğu azarlamak için yerinden kalkar, hızlı adımlarla oğlunun yanına gider…Lakin tam “seni gidi yaramaz..” diye lafa başlayacakken, bir de bakar ki çocuk gerçekten de tüm parçaları düzgünce birleştirmiş..Oğluna haksız yere kızmaya kalkışan bir babanın utancıyla hafifçe kekeleyerek ve sesini neredeyse yalnız kendi duyabileceği kadar alçaltarak, “nasıl yaptın?..” der, “nasıl bu kadar çabuk düzelttin dünyayı?…”
Çocuk babasının sesinden, tavrından gerçekten büyük bir iş başardığına iyice emin olur..Küçük bir dahi edasıyla elini beline koyar, yüzünde gururlu bir gülümsemeyle “Çok kolay oldu babacığım,” der; “dünyanın tam arkasında bir insan resmi vardı..Ben insanı düzelttim, o zaman dünya kendiliğinden düzeldi zaten…”
Evet, öykümüz bu kadar..Şu anda sanki sizlerin de okurken gülümsediğinizi görür gibiyim..Gerçekten de şu dünyada düzeltmeye çalıştığımız herşeyin aslında “insan”ı düzelttiğimizde kendiliğinden düzeleceğini farketmek ne kadar ilginç değil mi?
İşte bizler de, konumuz her ne kadar bazıları tarafından yalnız “köpek”le ilgili zannedilse de, pozitif düşüncenin gücüne inanmış, pozitif eğitimi öğretmeyi ve yaymayı görev edinmiş pozitif eğitmenler olarak, aslında “insan”ı düzeltmeyi hedefliyoruz..Çünkü biliyoruz ki köpekler kendi doğal yaşamlarında sebepsiz yere ne kendi cinslerine, ne de başka bir canlıya asla zarar vermezler..Onlar insanlar bozmaya kalkmadıkça masum birer melektir aslında..Bize daima bizden aldıklarından daha fazla sevgi verirler, bir insanda bile bulması çok zor olan karşılıksız sevgiyi ve sınırsız sadakati öğretirler..Kimi zaman çok kötü bir olaya sebep olan ve sonrasında da sanki bir canavarmış gibi topluma gösterilen köpeklere, özellikle de o noktaya gelmelerine sebep olan öykülerine dikkatle bir bakın: bunun onun kendi tercihi olmadığını, onu canavara dönüştürenin ne yazık ki öyle bir ruha sahip bir “insan” olduğunu göreceksiniz mutlaka..O yüzden biz sesimizin yettiğince tüm insanlığa duyurmak istiyor ve diyoruz ki “Kötü köpek yoktur, kötü sahip veya kötü eğitmen vardır..”
Gelin elele verip “insan”ı düzeltelim..Ve dürüstçe, cesurca davranıp buna önce kendimizden, ailemizden, özellikle de çocuklarımızdan başlayalım..Çocuklarımızı doğayı, hayvanları, insanları seven “düzgün insan”lar olarak yetiştirmeyi başarabilirsek, bakın o zaman dünya nasıl kendiliğinden düzelecek gerçekten de…
21.10.2006
R.Mehveş İpek